28 Kasım 2015 Cumartesi

Oyun , oyum , oy , o ...


Caminin direğinin dibinde öldürülmüş yatan bir beden 
Kim, niçin, neden, demeden düşünülmesi  gereken 
Hic vakit kaybetmeden nedir bu olup biten 
Var mi aranızda bilmeyen ? 


Oyun , oyum , oy , o ...


14 Kasım 2015 Cumartesi

Karabasan Devam Ediyor ( Paris'de Terör )

Radikal İslamcı İşid terör örgütünün  13 Kasım'da Paris'de  7 farklı noktada yaptığı intihar saldırıları sonucu  130  kişi öldü . Çok sayıda yaralı var . Saldırılar  futbol maçı, restaurant ve konser salonlarına yapıldı . Modern yaşam alanlarına yapılan saldırı , yaşam şekline ve tarzına karşı da bir eylem aynı zamanda .

Henüz Ankarada 10 Ekim'de  100 insanımızın ölümün acısı yüreğimizde , Rus uçağının düşürülmesi içimizde , Suruç'da ki katliam kalbimizi parçalarken, henüz ocak ayında  yine Paris'de  karikatüristler katledilmişken , terör dünyayı kalbinden yaralamaya devam ediyor ...   Dünya  kendi yarattığı düzenin içnde can çekişiyor .  Karabasan devam ediyor . İnsanlar ölüyor , öldüren de ölüyor . Hep birlikte İnsanlık ölüyor ...


Picasso, bir eserinde savaşı çizmiş, General franco görmüş ve sormuş:  "Bu tabloyu siz mi yaptınız?" Picasso durmuş, generale gülümsemiş ve demiş ki: "Hayır efendim siz yaptınız"  )

Kısa Yorum : 

Fransa'da ya da batının medeni denilen gelişmiş ülkelerinde terör sonucu ölenler insanlar oluyor , yaralananlar insan muamelesi görüyor , bizde ise benzer olaylarda ölenler ilk andan bir süre sonra sadece rakam (hatta bazen kelle ) olarak ifade ediliyor . Daha gerideki ( az gelişmiş diye bilinen ) ülkelerde daha da aşağıda bu değer maalesef . İnsan olma vasfını bu hale getiren sistemler ve buna sessiz kalan, kabullenen yığınların yarattığı kaçınılmaz sonuçtur gelinen nokta . Gidişat bunu düzeltmeye yönelik değil , yönetimlerde buna çaba harcamıyor , daha da derinleştirip ayrıştırıyor . Dinler ya da ırkçılık da bu işin en güzel yemi tabi . Hedef : Korku yarat ve korkuyu yönet ve parsayı topla ... Sonunda da ortaya da böyle tehditler ve sonuçları çıkıyor , durum bu. Sebepsiz yere ölenler dışında hiç kimse masum değil ! Herkes suçludur , NOKTA. " Tüm insanlığın başı sağ olsun" bir sonraki olaya kadar 




G-20 Zirvesi var tam da bugün başlıyor hem de Türkiye'de , Antalya'da  ...
İşte  topluca  sorumlular bir arada ...

Vatandaş güzel sormuş !




Dünyada  sömürü ve ayrımcılığın geçmişini , tarihsel sürecini ,  emperyalizmi ,ırk ve din sömürüsünün tarihini de asla unutmamak  , iyi bilmek gerekir .




En büyük katliamın olduğu  sırada konseri olan  Eagles Of The Dead Metal isimli  gruptu .

Tüm acılara rağmen, yaşamın devam etmesi ve  insanlığın teröre teslim olmayacağını sembolize etmesi adına grubun bir parçasını da dinleyelim ... Long Live Rock N  Roll !  






frown ifade simgesi

3 Kasım 2015 Salı

2 Kasım : Vebali ne olursa olsun !

Biraz önce sosyal medyada çok esprili bir paylaşım gördüm : " Bahçeli , oy kullanmak için gittiği sandık başkanından "Hayır" mühürü istedi " diyordu . Durumun vehametini açıklayan en güzel esrilerden biriydi belkide .

7 Haziran sabahı henüz yeni bir  umuda fırsat vermeden başlatmışlardı   bu seçimin startını  hatırlayacağınız gibi .
 
Sonra dediler ki  " Vebali ne olursa olsun , bu seçim sonuçlarının sonuç vermesini sağlamayacağız , vebali ne olursa olsun , süreci kilitleyip  bir seçim daha yaptıracağız  " 

Vebali neler olduğunu bu arada gördük . En açık  ve en görünenini herkes biliyor ,  400 üzerinde vatandaş bir anda hortlayan, dörtbir yandan   ağzından ateş saçan  ejderha gibi gelen terör içerikli saldırılarda öldü , öldürüldü , şehit edildi vs . Kitlesel etki ,  korku , sindirme , sinirlendirme  politikasının bir parçası olarak ...

Vebali ne olursa olsun  tetiğe basılmıştı " Ya olacaktı , ya da olacak " ! 

Aklı selimler ise  " Ne umuyorlar ki , halk uyandı , yine seçim olsa yine aynı tablo ,  ya sonra ? " diye klişe düşüncelerle avundular, aynı tabloyu hatta daha iyisini umdular ama sonunda   fena yanıldılar ! 

Vebali ne olursa olsuncular  durmadı devam etti .  Bir de  umutvar olanların , aklı selimlerin bilselerde kullanmadıkları ama  onları çok iyi bildiği birşey daha vardı,  o da " Bu ülkenin çoğunluğunu oluşturan kitlelerin duygu , his  , düşünce  yapıları ve algılarınının nasıl ve hangi yöntemlerle kolayca  etkilenebileceği , ele geçirilebileceği "  Yani  sürü psikoljisi , korku imparatorluğu , cehaletin dayanılmaz cazibesi vb  etkileri .

 ( Politikada sürü psikolojisi  bir siyasi hareketi sadece popülerliğinden dolayı takip eden seçmenlerde görülmektedir. Bu gibi sebeplerle seçmenler kazanması muhtemel görülen adayları desteklerler... Bir gruptaki insanlar  , gruptaki diğer üyelerle arasındaki ahengi koruyacak davranışlara yönelir. Ahengi korumak adına doğru bir karardan saparak başka kararları onaylayabilir. Bu yüzden ayrılığa düşmemek adına diğer üyelerin kabul ettiği bir şeyi kritik etmeden kabul eder. )

Ve vebali ne olursa olsuncular  bu pek değerli ( !)  kitle  ( çeşitli psikolojilerin etkisindeki  )  için  senaryolarını kurguladılar , uyguladılar  ve  yemi  oltaya bağlayıp attılar ,  gerisi  aç balıkların zokayı yutmasıydı ki bu balıklar sürekli açtır , doyma hisleri sistemce yok edilmiş düzeyde aç  ( kömür , makarna beleşçiliği sendromu diyelim biz buna ) . Kaç balık tutarlarsa kar kardır düşüncesi ile  av başladı ve  balıkların sayısını  gördük , sonuç tüm beklentilerin üzerindeydi. Hatta tekne  balıktan batacaktı neredeyse .

Vebali ne olursa olsuncular bunu  uzun yıllardır ve  üzerinde titizlikle düşünülmüş , nakış (!) gibi işlenmiş , çalışılmış , uğraş verilmiş bir planlama ile  yaptılar  ve bugüne getirdiler .  Ayrıca bu vebalin ne olursa olsuncular  yalnızca  on küsür yılın geçmişinden gelmiyorlar  ,  20 yüzyılın ikinci yarısı ile bilikte bu ülkenin başına örmeye başladıkları  örümcek ağları bugünlere kadar ulaştı , dolayısı ile  bu durum öyle kolay  başa çıkabilecek bir durum gibi de görünmüyor .

Bireyin, gayesine  uygun  bir liderle, bir topluluk içinde amaca uygun  davranışları gerek bireysel gerek topluca icra etmesi şeklinde tezahür eden, bir araya gelme’’ şekline de grup, örgüt, cemaat, teşkilat psikolojisi  denebilir.  )

Tüm bunlara karşı ,  çok ama çokça , fedakarca ve yılmadan çalışma gerekiyor ki  bu da  bugün bu kafa yapısına sahip bir güruha karşı , Halen  aklıselim kalmış  , akıl mantık çerçevesinde analiz yapma becerisine sahip , nispeten yaşam kalitesi ve şartları yüksek , kültür ve eğimim düzeyleri yüksek , vicdanları olan , hatta  biraz da tembelleşmiş , hatta biraz yılmış , kitleler için oldukça zor görünüyor .   Hızlı bir aydınlanma , eğitim reformu , bilinç düzeyi yükselişi  gibi ütopik çözümler yakın ufukta pek mümkün görünmüyor . ( İstisnalar da kaideyi bozmuyor , gördüğünüz üzere : Örneğin " Gezi Parkı"  gerçeği vb. ) 

Bu ülkenin belirtilen zaman dilimleri ile beraber muhafazakar , dindar ve  mutaasıp  bir yapıda kitlelere dönüşümü  başarılı ile gerçekleşmiş .  Sayısal sonuçlarda bunu gösteriyor  %65 'lik  kemik bu  kitlenin  ülkenin geleceğinde  önlerine sunulan yemek ve  salınan korkular üzerinden yönetimini sürekli ve   etkin kılıyor . Bu kitle  A ve P partisi ayrımını umursamıyor , işine ve çıkarına en önemlisi aklına  o an ne yatıyorsa ( Öyle bir akıl söz konusu değil de hangi yem sunuluyor ve o oltaya saldırıyorsa )  o yöne hiç düşünmeden , sorgulamadan ,  kayıtsız şartsız teslim oluyor ...

(1949’da yükselen Demokrat Parti çizgisine bir taviz olarak CHP 10 vilayette İmam Hatip kursları açtı. Demokrat Parti ise iktidara gelir gelmez, 1951’de, 7 ilde 7 yıllık İmam hatip okulları açtı. 1958’de bu okulların sayısı 19’a kadar ulaştı.1962’de bu sayı 26’ya yükseldi ve 1964’de Milli Eğitim Bakanlığına bağlı “Din Eğitimi Genel Müdürlüğü” kuruldu. 1969’da İmam Hatip okullarının sayısı 71 oldu. 12 Mart 1971 darbesi bu okulların orta bölümlerini kapattı.1993-1994 öğrenim yılına geldiğimizde ülkemizde toplam 398 adet İmam Hatip Lisesi vardı. Bugün İmam Hatip hariç sınavsız gidebileceğiniz lise kalmadı )


Bir fotoğraf çeklim gelin birlikte :  Genç bir adanm fotoğrafı :  Sokakta ,  otobüste , AVM'de ya da iş yerinizde  bir ( çok ) genç görüyorsunuz   . Dış görünüş ,  kullandığı alet edevat  şahane ( Gates, Jobs, Zuckerberg donanımlı )  , görüntü çağdaş modern, sosyal ortamlara da  çaplarına göre adapte olanları da var . Hazır cevap , çok bilmiş havası ve edasında . Amma iş   beyindeki donanıma gelince  çarpılıp kalıyorsunuz ! Biraz derine inince , adamın  hiç okumadığını  , yalnızca  futbol sevdiğini  başka bir spor da sevmediğini  hatta tuttuğu takım dışında futbolu da aslında sevmediğini  görüyorsunuz . Daha da önemlisi hiç spor yapmadığını  , spor yapmanın yegane karşılığının  " halı sahada top oynamak"  olarak algılandığı gerçeği ile karşılaşıyorsunuz  . Sporu dahi okumuyor ama  bahis sayfalarının hepsinde aboneliği var, cep telefonundan " şak" diye bahisini yapıyor ,  elktrik faturasının parasını bahise yatırabiliyor , kısa yoldan yırtma peşinde . Sonra muhafazakar  kafası ile   yeri geldimi  içkiye kumara  haram diyenlerin en başında geliyor bu tip .   Yerli pop dinliyor ya da acayip kalitesiz ucube müzikler .  Sürekli tüketiyor , bir süre sonra herşeyden sıkılıyor . Her türlü üretim sıfır .  Merdiven altı bir atolye de çalışmıyorsa ki ,  uzun süre tahamül etmesi zor  çalışıp zaman kaybetmeye (!) .    Rock , Jazz, Klasik müzik ise  hak getire , sinema , tiyatro , müze  mi o da ne ?

Bunlar , siyaset ve politikayı, hatta diğer pek çok şeyi de   medya kanalarından onlara sunulduğu ve dayatıldığı şekliyle veya büyüklerinden ( baba, abi , dede, öğretmen , hoca , mahallenin en yakışlıklı abisi , reis  vb) duydukları ve algıladıkları  kendilerine ait olmayan düşünceler üzerinden kalıplaşmış şekilde  biliyorlar ,  yani aslında  pek birşey bilmeden . En çarpıcısı , bu şekilli, janti genç  tek bildiği şekliyle  takım tutan bir fanatik edası ile siyaset ve politikayı algılıyor ve içinde o şekliyle yer alıyor . Karşılığında da  kendisi gibi olmayan herkesi ( yaygın profiline göre ) yani karşıtlarını ,  solcu , kominist  , hain ,düşman gibi sıfatlarla  kolayca yaftalayabiliyor , tıpkı rakip takım taraftarından nefret ettiği gibi  - bu nefrette yeni bir olgu önceleri bu nefret de  yoktu -  .  Bu arada yakıştırma yaptığı düşünce biçimlerinin hakkında  gerçek bilgisi de yok tabi , sadece onları kendine  uzak, korkutucu ve düşmanca diye biliyor , algılıyor , bilinçaltı onu yönetiyor  , bunu sorgulamıyor , sorgulamak aklına gelmiyor . Korkuyor bundan !

( ... korku ile eğitilen bireylerin oluşturduğu toplum korku temelli eğitildiği için korku kültürel kimliğe dönüştürülür. kitle yönetim aracı olarak korku toplumdaki bilgisizlikten beslendikçe ilkesizlik ve getirdiği erdem yoksunluğuyla, olumsuzluklarla toplumda derin zihinsel, fiziksel,sosyal bozulmalara yol açar... korku kültürü araştırmayı,sorgulamayı önlediği için insana hizmet eden tüm alanlarda bilimsel gelişmenin en büyük düşmanıdır... )

Mesela  traji-komik bir örnek verelim : Aşırı milliyetçi- faşizan çizgiye yakın bir  kafa yapısında sahip bir  Beşiktaşlı genci  ,  içinde  anarşi sembolü " A" olan çArşı  tişörtünü gururla (!)  taşırken ve maçlarda üzerindeyken   parmaklarıyla kurt işareti yaparken görüp , dumur olursunuz , en fenası da  gerçek çArşı ve çArşılılara büyük bir hakarettir bu gerçeklik . Saç uzatıp rockçu görünümlü benzer kafalı tipleri de çok gördüm geçmişte , biz özgürlük ve barış diye konuşurken , yan masada ki kızı kesip duran öküz örneğinde olduğu gibi ...   )   

(Sürüye uyan bu insanların ortak özellikleri arasında, çok kaygılı, düşük statüye sahip, başkalarının kendisini onaylamasına çok ihtiyaç duyan ve otoriter kişiliğe sahip olmaları yer alıyor. Ayrıca, bizimki gibi doğu kültürlerinde boyun eğme teşvik edilip, pozitif bir davranış olarak görüldüğü için, bu kültürden gelen insanlarda gruba uyma davranışı daha fazla görülüyor.)

Her neyse  ortaya çıkan durumun analizi bana göre böyle bir şey . Aslında  insanların  durumları üzerinden olumsuz yorumlar yapmak istemem , her bireyin istendiğinde sonsuz bir gelişim ve aydınlanma şansı olduğunu yüzde yüz  inanmaktayım .   Ama , zafer sarhoşluğu içinde  sokaklarda  ne olup bittiğinin farkında olmadan dolanıp duran şu insanlara bakınca  hiç tanıdık birilerini göremiyorum , bu bana kendi durumumu anlatıyor , analizimi de kendimce doğruluyor . Ciddi bir ayrışma içindeyiz , biribirimizden çok farklıyız, artık  taraf olmuşuz, uyuşabilmemiz , anlaşıp , kaynaşıp , heleki saygı görmemiz pek mümkün de görünmüyor  birbirimizden , en tehlikeli olan tarafı da bu .  

(  “Kendimi dahi anlamına gelen -de gibi hissediyorum. Diğerleriyle bitişik durduğum zaman huzursuzlanıyor, sırıtıyor, eğreti gibi oluyorum. Benim ayrı yazılmam lazım kimselerin yanına yakışmıyorum.”  Ali Lidar )

Bir de daha önemlisi  aradan zaman geçip katıldığımız veya tartıştığımız herhangi bir platform da ya da  herhangi bir ortamda ,  yüksek sesle  " O benim, Ben Onlardanım ... " diyen bu arkadaşlardan kimseyi göremiyorum .  Bu çoğunluğun sürü ve kalabalık psikolojisi dışında  kendini ifade etme ve ortya çıkmada ki buharlaşması da  bir başka  önemli  durumu da ortaya çıkarıyor : Korku , kendine güven eksikliği , yaptığında emin olmama , içini dolduramama eksikliği , ezikliği  ... ( Ama toplu olduklarında kurt sürüsü  psikolojisi ile tam tersi oluyorlar , tehlikeli , saldırgan ...)    .

 "  ... İnsanların topluluğa uymasının en büyük sebeplerinden birisi, yalnızlık korkusudur. Eğer zihnimiz korkularla dolu olmasaydı her zaman mantıklı ve berrak düşünmeye yönelirdik. Eğer kararlarımız tam olarak mantıklı temellerde değilse, gözümüz kapalı olarak diğerlerini takip etmeye yöneliriz. Çoğunluğa eşlik edenlerde, kollektif katılım ve çoğunlukçu kabullerin inançlara daha ağır basması söz konusudur. Bu davranış, çoğunluk düşüncesinin yanlış olduğu bilinse bile gerçekleştirilir... "

İşte en üzücü yan da bu : Bu tip ve kitle  , sadece  adı  bir sistem olan yapı nedeniyle  temsil ve seçme yetisi nedeniyle  rahatça  birilerinin geleceği üzerinde  bir ağ örebiliyor . Bu da sistemin aslında ciddi şekilde sorgulanması gerektiği gerçeğini de ortaya çıkarıyor belki de ... Demokrasi  herhalde  bu değil ve olmamalı da ... 

Uzatmaya gerek yok , Durum bu  Bulutsuzluk Özlemi şarkısında olduğu gibi yapacağız " Ne olursa olsun , yaşamaya mecbursun\mecburuz  "  ve umutla geleceğe gülümseyip , her sabah doğan güneşin ,yüzleri , yürekleri i beyinleri de aydınlatması için çalışacağız ... 

Wakan Tanka  , Gökkuşağı Savaşçılarını bizim için gönderecektir elbet bu dünyaya (*)

Aylak Adam 
Kasım 2015 

(*)  Kızılderili mitolojisi ve düşüncesinden bir alıntıdır..

Seçimlere Dair Notlar

Başarılı
AKP : Stratejisini başarılı kurgulayı sonlandırdı , istediğini aldı
CHP : Şu aşamada ve yaratılan ortam ve durumda  daha  ötesi zaten görünmüyor
HDP : En büyük olumsuz şartlar  onlar üzerinde oluşturulmuş olmasına rağmen bu defa kalıcı şekilde % 10  oy gerçekten  belkide bir önceki seçimde alınan ' 13 oydan daha büyük başarıdır.  Ancak politikasını gözden geçirmesi şart
Sosyal Medya : Seçim sonrası  inanılmaz espriler

Başarısız :
Bahçeli MHP : Yoruma gerek yok
Anket Firmaları : Hepsi  s..tı

Nasıl yorumlanacağı bilinmeyen durum
YSK :  Rekor zamanda oy sayımı ve yayını ,  çok şüphe uyandırdı ve halen tam inanılmıyor

Bundan Sonra :
ZAM :  Zamlar yağmur gibi gelecek
VAATLER :  Asgari ücrette  ilk durum kaygı verici
ADAET- HUKUK - YARGI :  Yakında  muhalif güçlere yönelik süreçler başlayabilir : Örnek Doğan medya , Cumhuryet Gazeresi vb..
ANAYASA ve BAŞKANLIK :  İlk  gündem maddeleri olması bekleniyor

Kaynakça :
Sürü Psikolojisi: http://www.bilgiustam.com/suru-psikolojisi-bandwagon-effect-nedir/
http://www.psikolojitestleri.com/259-89-blog-makale-cogunluga-uyma-meshur-suru-psikolojisi.aspx
Şöyleşi: Ali Lidar   http://www.izdiham.com/Yazi/ali-lidar-soylesisi/1282
Korku :  http://www.cogitosozluk.net/?c=bir+kitle+y%C3%B6netim+arac%C4%B1+olarak+korku
Medya Esprileri :  http://resmigaste.com/sondakika
Bir araştırma :  http://researchturkey.org/tr/where-is-turkey-headed-the-rise-of-the-political-islam-in-the-recent-past/